Bu Blogda Ara

21 Eylül 2011 Çarşamba

aşık değilsem neyim ?

tamam şimdi bir önceki yazımda  dediklerimin hepsini unutun şimdi fonda nil karaibrahimgil-seviyorum sevmiyorum var ve bu sefer fon tam oldu.aslında şöyle oldu ben şu önceki yazımda görmüş olduklarınızı yazdım ardından eski yazılarımı okudum ve çapsız konusu kafamı sikti bıraktı.
*bazen gelsin yanımda olsun elimi tutsun
*bazen elimi tuttuğu güne lanet girsin
*bazen o güvenilmez biri defolsun gitsin hayatımdan
*bazen odun işte unutmalıyım
*bazen ohooooo ben çoktan unuttum onu aklımın ucundan geçmiyor
*bazen bir daha asla görüşmeyiz anca bir  yerlerde karşılaşırız selam verir geçeriz
*bazen sadece elimi tuttu onun dışında  pek bir şey olmadı abartıyorsun gerizekalı aptal kovboy
*bazen o kim ıyyy adını bir daha söyleme midem bulanıyor
*bazen elime tuttuğu ana geri dönelim dünya dursun diyorum ve bunların hepsini söylerken biraz daha saçmalıyorum.
hepsini söylerkenki psikolojim çok farklı aslında uzun zamandır unuttum diyordum ama görünce iş değişiyor yani onu sevmiyorum buna eminim yani seviyorum fakat aşk gibi değil daha farklı bir duygu ama ağır basan bir duygu.

tamam tamam sustum.ben de anladım bana yakışmıyor bu tarz duygusal şeyler zaten yazmasını bile beceremiyorum ama tek bir  sorum var aşık değilsem neyim?

oldu o zaman 
                                                                                                                       aptal kovboy*

özlersin,yanına girdesin,kocaman sarılırsın.peki ya sonra ? sonrası yok,o bir ODUN.

şu an fon olarak can bonomo-süper çalıyor ve şarkıda diyor ki "sevmek çok güzel seni sevmek çok güzel senin olmak süper" ama benim durumumun bu şarkıyla hiçbir ilgisi yok onu sevmek hiç güzel değil.hayatımda süper olduğunu söyleyebilceğim bir şey de mevcut değil zaten. neyse bugün kupa kızının okulunun çıkışına gittim onu bir arkadaşımızı ve çapsızı görmek için. ben okulun kapısında bekliyordum çapsızı okulun içinde gördüm ve onu görmenin verdiği heyecanla bütün okulun duyabilceği bir sesle çapsıııııız! diye bağırdım gittim kocamaaaaan sarıldım öptüm ama ODUN tepkisiz kaldı sadece nasıl geldin okulun yok mu gitmedin mi falan dedi kupa kızları da gelir şimdi dedi falan bir süre ona baktım o bana baktı mal mal. salak yanımda azıcık durup ben servise gidiyorum dedi ve gitti ODUUUUUUUN tamam her erkek odun ama bu çocuk biraz abartmış.ya aslında ben onu sevmiyorum ya ciddiyim aşık olma durumu falan söz konusu değil ama böyle zaman zaman "çapsızzzz yaaa özledim keşke yanımda olsa" triplerine girdiğim oluyor bir de yeni okulum sikim gibi olduğundan o odunun bile mükemmel erkek olduğuna inanmaya başladım işin özü level level düştüm.bir de buna dedim ki "hiç mesaj atmıyorsun unuttun beni,bunalıma soktun ya " odun dedi ki "kimseye atmıyorum"


oldu o zaman

                                                                                       aptal kovboy*

18 Eylül 2011 Pazar

http://twitter.com/#!/aptald bizim de bir twitterımız var :D

kendimi ali ağaoğlu gibi hissediyorum çünkü yaptım oldu. evet evet twitter hesabımız var artık http://twitter.com/#!/aptald adımız aptald aslında gönül isterdi ki aptaldörlü olsun ama gel gelelim o adı vermiyorlar :/ neyse bu da iyi artık burdan da takılırız :)
                                                                               aptal kovboy*

17 Eylül 2011 Cumartesi

Mim!Ben deniz ATSK!!!

Ölmeden önce en fazla yapmak istediğim şey kesinlikle İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNİ kazamak!!Aynen Aptal Kovboy gibi ben de ister 18 ister 58 yaşında olsun ama burayı kazanmak istiyorum.50 yaşında kazanırsam 50 yaşında giderim hiç üşenmem valla :D.Bu üniversite konusunda hep büyük konuştum belki hata yaptım bilmiyorum ama aynen içimden geçenleri söyledim.Bu üniversite ve o fakülte bu hayatta en çok istediğim şey.
2-Hayatımda istediğim hedeflere ulaşıp istediğim yerlere gelmek.Bunlar içinde çok uçuk kaçık olanlar da var normal boyutlarda olanlar da var ama hepsinin olmasını çok isterim!
3-Yamaç paraşütü yapmak ve dağa tırmanmak.Aamaç adrenalin yaşayıp kafayı bulmak :D.
4-Maskeli baloya katılmak.Hep özenmişimdir ya.
6-Bizimkilerle kamp kurmak.Tatilden daha eğlenceli olacağına eminim.
7-Türkiye'nin her yerine ve İtalya'yı görmek.Her yerin,en yoksul mahallesinide en zengin mahallesinide fotoğrafını çekip sergi yapmak.
8-Bir dönem dizisinde rol almak.Aslında bunu yapmazsam çok fazla üzülmem ama yapmayı çok isterim.

Bitti aslında daha çok var ama hepsini yazmak istemedim.Şimdilik bu kadar  ama gelecek ne getiriri bilemeyiz :D

16 Eylül 2011 Cuma

Bu da benim kocam, ilk söyleyen. benimki kupakızınınkindendaha yakışıklı- naylon prenses

14 Eylül 2011 Çarşamba

      Lanet olsun bu aşka, lanet bu sevgiye. İşte gelecekteki kocam

13 Eylül 2011 Salı

Mim Vol 2.- Kupa Kızı

 Uğur Böceği bizi mimlemiş! Çok teşekkür ediyoruz buradan kendisine. Tabi ki bütün diğer bloglarla uğraşan ve mimleri takip eden kişi Kupa Kızı ben.

Mimin Konusu: Ölmeden önce mutlaka yapmalıyım dediğiniz şey/şeyler nelerdir?
Bunlar benim cevaplarım, Aptal Dörtlü'deki diğer kişiler de isterse cevaplandırsın.

1. Gay bir arkadaşa sahip olmak: Şimdi bana göre bütün mükemmel erkekler gaydir. Çünkü onlar hiç bir erkeğin olamayacağı kadar anlayışlı, duyarlı ve eğlencelidir. Beraber oturup "Ayy şu çocuk çok tatlıı" diyerek dedikodu yapabilirsiniz. Üzüldüğünüzde, bir şey ima ettiğinizde şak diye anlarlar. 
Diğer "Kardeşim" dediğiniz erkek arkadaşlarınız gibi size yan gözle bakmazlar. Ki ne demiş Freud: "Hiç bir erkek, sahip olamayacağını düşündüğü kadınla yakın arkadaş olmaz." Bu da ne demek? Gay değilse, size yan gözle bakmayan erkek arkadaşınız yok. Üzgünüm, acı gerçekler.

2. Grupça Tatil: Bunu gerçekten istiyorum, umarım gerçekleştiririz. Herhangi bir yer olabilir, Antalya, Bodrum,Ayvalık. Yeter ki içinde deniz,kum, güneş olsun ve hep beraber olalım.

3.Dünya Turu: Herhalde herkes gibi ben de istiyorum, ama biraz daha farklı. En az 2-3 senemi bu tura ayırarak 20-30 ülke gezmek isiyorum. Tabbi nasıl yaparım bilinmez, sadece hayal kuruyoruz değil mi?
Gezdiğim ülkelerde en az bir ay kalarak, ünlü yerlerinden mahalle aralarınakadar gezip; snop insanlarından köylüsüne kadar tanışıp fotoğraf çekmek istiyorum. Bunun için bayağı bir sermaye gerek herhalde. 

4.Bir evin duvarlarına resim çizmek: Bundan kastım şu, bir apartmandan iş alıp bütün dairelerin, bütün duvarlarına yağlı boya resim yapmak. Tabii bunu tek başıma yapamazdım herhalde, ayrıca kimse o apartmandan ev almazdı.  Annemler bizim ev boyanacağı zaman bir duvarı vermişti, istediğim gibi boyamıştım. O kadar güzel bir his ki. Sınırlarınız yok, istediğinizi çizebilirsiniz ve hiç bir yere sığdırmak zorunda değilsiniz. Tabii bunu bir apartmana uygulayamam ama kendi evim olursa orada uygulayabilirim. 

5."Gerçekten" ihtiyacı olan birine ev tutmak,iş bulmak ve bazı ihtiyaçlarında yardımcı olmak: Bunu neredeyse her dilenen biri gördüğümde istiyorum, ama hala babasından harçlık alan biri için mümkün değil. Zaten babam trilyoner olsa anında onu batırırdım ben, buna inanıyorum. 1. Alışveriş faturalarından, 2. Yolda gördüğüm insanlara para saçmamdan. Bazı insanlar var; dilenmiyorlar, yalvarmıyorlar ve gerçekten kötü durumdalar. Bunu gözlerinden anlıyorsunuz. Geçen gün anlattığım amca misal. Ona yapardım. Ne bileyim evi yoksa ev tutardım, aylık olarak para yollardım filan. Ki hayat amacımı bunlara yöneltmeyi de düşünüyorum arada, çünkü başka her amacın bir sonu var. Zengin olmayı planlayabilirsiniz, kariyer yapmayı planlayabilirsiniz ama bir gün bunlara gerçekten ulaştığınızda boşluğa düşersiniz, "Yıllarca bunun için mi çabaladım" dersiniz. Ama her zaman insanlara yardım edebilirsiniz ve bunun mutluluğu asla bitmez. Belki de o insanın geleceği, günü hatta sadece saniyesi değişmiştir, ama siz "bir şeyleri değiştirmişsinizdir."

6. Bütün salon danslarını öğrenmek: Çok şey mi istiyorum diye düşünmeye başladım. Ama bunu cidden istiyorum, dans etmeye bayılıyorum özellikle salon danslarına. önümüzdeki yazda salsa kursu bulmaya çalışacağım, okul zamanı yapamam.

Benden bu kadar çok uzun oldu zaten. Buradan Manasız Konuşmalar'ı, ve Crazywomenrosemary'i mimliyorum, kolay gelsiin :)


Bizim blogumuz vardı!!!

Ben ATSK ve blogumuz olduğunu gerçekten şimdi hatırladım.Uzun süre internete girmeyince böyle oldu.Ama şuan kavuştum önemli olan buydu :)).Öncelikle Kupa Kızı'nın yazısına cevap yazıyorum.Şimdi biz yaklaşık 6 yıldır tanışıyoruz ama 2 senedir birbirimizi gerçekten tanıdık.Bu yüzden sınıfların karma olmasına ve dershaneye teşekkür borçluyum.Kupa Kızı onun sayesinde başıma gelen belaları yazmış ben de benim onun başına sardığım belaları yazayım.


1-Sevdiği çocuğa yazdığı şiiri sınıfta ona okuttum.Yani doğruluk mu cesaret mi oynuyorduk gıcıklık olsun diye erkeklere şiir okuttuk.Sonra ben düşündüm ki şimdi Kupa Kızı da şiir okursa hem yadırganmaz hem de belki çocuk da onu seviyordur ve anlar da çıkarlar diye düşündüm. Şiirde "ela göz" geçiyordu ve biraz aklı olan her insan, sınıfta tek bi ela gözlü erkek olduğunu düşünüp kim olduğunu anlardı. Ama Kupa Kızı'na göre anladılar, bana göre anlamadılar. Kavga ettiğimizle kaldık. Yine de yapmamalıydım, özür dilerim Kupa Kızı.

2-Biz 12'de meydanda buluşacaktık.Sonra da onların evine götürcekti beni.Ben 12.30 diye düşünüyorum hep ondan da çok kasmamıştım.Ama minibüs gibi değilmiş bu olay saatte bir otobüs kalkıyormuş.Ve bizim 12.20'deki otobüse binmemiz gerekiyormuş.Yani buluşmamız gereken saat 12.00'mış.Ama yine de çok geç kaldım gittiğim zaman saat 13.15 felandı.Kupa Kızı meydanda o güneşin altında bir saat bekledi. Ayrıca bu süreçte ona mesaj atmadım ve telefonumu da açmadım.Valla çok özür dilerim Kupa Kızı.Bunun için çok üzgünüm.

3-Biz tercihlerden sonra Naylon Prenses'e hediye almak için okuldan B.köy'e gidecektik ama anamın Almanya'dan kuzeni geldiği için ben Kupa Kızı'nı ekmek zorunda kalmıştım.Benim buluşmalarım ciddden problemli ya. Her seferinde Kupa Kızı'na şuraya gidelim diye söylüyorum, sonra mutlaka bi şekilde olay bozuluyor. En son Kupa Kızı "Bir daha sadece seninle buluşmayacağıma and içiyorum." dedi. Ama perşembe bizde kalacak, onun için en son "And içtim yaa bozulcak" diye kara kara düşünüyordu.

4-Kupa Kızı resim yapmayı çok sever.Hele insanları acayip acayip çizmeye bayılır.Bizim Tektaş lakaplı hocamızı da manyak manyak çizer sürekli. Motorsiklet üzerinde "Tektaş Gece Hayatında", Sınıfta "Tektaş
sınıfta" ve abiye giysili "Tektaş Baloda" şeklinde seriler üretmişti. (Hocamız erkek evet) Ben de bir kere derste ''Aaa sen Tektaş'ı elbiseli mi çizdin?' diye bağırmıştım.Tabii Tektaş Hoca, gözlerini Kupa Kızı'na dikerek bakmaya başladı. Kupa Kızı bir sabun misali aşağı kayarak en son sırada görünmez hale geldi. Sonra da bana bağırdı.

Ve Kupa Kızı'nın yazdıkları onlarda da çoğunlukla benim parmağım vardı.Hele hortum olayı %200 bana ait.Ve aklımıza gelmeyen niceleri.Gerçekten çok özür dilerim Kupa Kızı.Ama biliyorsun ki bunların hiçbirinde seni kırmak istemedim.Bunu asla hiçbiriniz için istemem bunu hep hatırlayın aptallarım.Tamam mı?Ve biliyorum ki siz de beni kırmayı asla istemezsiniz.Bunu unutursam bana hatırlatın.Buna da tamam mı aptallarım?

Tamam çok konuşuyorum cidden ayarı kaçırıyorum ama bu benim doğamda var.Ben 1'e giderken felan apartmandan içeri girer girmez anama otu boku anlatıyordum :D.O derece konuşma hastası bir insanım.Bunun için de bugüne kadar başını şişirdiğim her insandan çok çok özür dilerim ama ben böyleyim yani.Hem az konuşma kararı aldım valla bunu yapıcam ya da dilimi kıvırıp deneyeceğim diyelim :D.

11 Eylül 2011 Pazar

naylon prensesin eski bir mektubu.

bu aralar çok yazıyorum.çok oluyormuşum gibi geliyor.ama bu sefer küçüklük fotograflarma bakarken aralarında yıllar yıllar evvel naylon prensesin doğum günümde yazdığı mektubu buldum.ve mektup şu şekilde ;
                                                                                - Ruhum İçin-
bir bakarsın makbile,bir bakarsın burhan
oy oy kuzum benim konservatuar sana kurban
recep abi kusura bakma kankimin yanında halt yedin
aynı benim gibi bir insansın yetenekli ruhum benim
beraberce yaşadığımız tüm anılarımızı yazıyorum
sen ünlü olunca satacağım bende sinsilik var biliyorum
şaka bir yana ruhum,birtanemsin sen benim
en kötü günümde bile,yanımdaydın,gitmedin
7 sene boyunca seninle eğlendim coştum
sınıfta dans ederken çoğu zaman rezil oldum
acı,tatlı ne yaşadıysak dünyalara değişmem
sen benim için dünyadan değerlisin,cidden
tanıştığımız zaman çılgın,çatlak ve küçüktük
birtanecik kankim;bak,beraber büyüdük
şimdi ne değişti sanki,sadece boyumuz
ama artık biliyoruz,tek değişmeyecek şey ebedi dostluğumuz
çok duygusallaştım,ağlatacaksın beni
kusura bakma ama bu şiiri bitirmeliyim kanki
hayatımın anlamı,seni çok sevdiğimi unutma
en içten mısralarımla ruhun Naylon Prenses

bu mektubu ne zamandır saklıyorum muhtemelen bir ömür benimle kalacak.oldukça komik seviyorum bunu.

not:naylon prensesle birbirimize ruhum diye hitap ederiz.

oldu o zaman
                                                                                aptal kovboy*

10 Eylül 2011 Cumartesi

KupaKızı'nın bu hali doğuştan.diyet bozuldu ama sağlık olsun,kısmet. peki neden bizim bir twitterımız yok :'(

şöyle ki dün akşam hiç beklemediği bir anda telefonuma bir mesaj geldi ve mesajda aynen şöyle yazıyordu; 
"buzz.dostum.kardeşim.paralel evrende biricik arkadaşım.en karanlık gecede hayatıma  doğan ay ışığım.buzz.burak oldu.saray yandı.nefes alamıyorum annem yürü dedi.kötü o pis.piscik pisicik.gel pisicik.satanistler kedi kesiyormuş neden? ben kedi sevmem.gidelim buralardan.ah romeo neden romeosun den? inkar et adını babanı yadsı.yapamazsan eğer,vazgeçeyim capulet olmaktan ben."   evet evet böyle bir mesaj geldi ve kimden mi ? kimden olabilir ki tabi ki KUPA KIZIndan.tabi şaşırdım ne demek istiyor bu ne yani. o kedi mi kesmiş?romeo neden romeo  ki? anlayamadım? sanırım çok içmişti.sordum "ne içtin neyin var ?" diye."yok içmedim" dedi.evet evet kupa kızının bu hali doğuştan.aslına bakarsanız biz uzaylılar böyleyiz işte.mesela ben pembe panjurlu ev hayali kurmam kırmızı panjurlu ev daha çekici daha seksi bana kalırsa ve hayata da pembe gözlükle bakmam ben siyah net gösteriyor bence."ne alaka lan şimdi ?" diyebilirsiniz. ama demeyin çünkü ben de bilmiyorum.

kupa kızının şu dilencilere acıma olayını da hiç anlamamışımdır.bazen "ben mi çok odunum?" diyorum.ama yok sadece mantıklıyım (bir tür ego görmezlikten gelin bunu).bence ne olursa olsun insanlar çalışabilir dilenmek kadar saçma bir şey yok.bütün dilenciler salak sefil ve mahluktur bence.mesela geçen bir adam gördüm bacakları yok tekerlekli sandalyede ama elinde bir sürü balon vardı ve balon satıyordu,öylelerine saygım var mesela,adam yürüyemiyor ama para kazanmak için çabalıyor onlara ben de yardım ederim fakat diğerleri çok boktan.ve bazen kupa kızı diğerlerine de takılıyor.bunu yapıyor yani.

evet elma diyetine devam edememiş olabilrim ama "neden?" diye sorun bir önce.çünkü annem "böyle çok sağlıksız zaten bayılıyorsun normalde de aklım sende kalıyor olmaz böyle" dedi ve tıktı yemekleri ağzıma ağzıma. ama daha sağlıklı olması açısından diyetisyene gidecekmişim.e o da iyi.


ayrıca aptaldörlü diye bir twitter hesabı açmayı düşünüyordum hepimizin yazdığı ama twitter aptaldötlü ismini kabullenemiyor.o kadar mı kötüyüz :/ ağlarım ama

oldu o zaman.
                                                                                            aptal kovboy*

8 Eylül 2011 Perşembe

Sigara, KOAH ve Vicdan

   Babam sigarayı bırakma kararını, karşı komşumuzun cenazesinde; sigarayı ilaçla bırakan biriyle konuşunca aldı. Hatta o günlerde ölümlerden çok yorulmuştum ve bunu yazmıştım. Neyse babam 2-3 ay ilaç kullanarak sigarayı bıraktı, ama son günlerde nefes alamıyordu. Her gece en az 3-4 saatini balkonda nefes almaya çalışarak geçiriyor, kendi kendine nefes açıcı ilaçlar arıyordu. Tatilden döner dönmez Çapa'ya gitti ve KOAH teşhisi kondu. O nedir derseniz hani "sigarayı bırakın" reklamlarında yatağa ve makineye bağlı, zor konuşup zor nefes alan bir adam vardı; yine de isterseniz buraya bakabilirsiniz. İşte o hastalık. Biz babamın nefes alamamasını psikolojik olarak yorumluyorduk çünkü zaten canı çok tatlıdır, "Sigarayı bırakma ilacının yan etkisi bu" diyerek kendi kendini etkilediğini düşünüyorduk. Ama duyunca şok olduğum bu hastalık çıktı. Tam olarak kıyıdan dönmüş babam, bir süre daha içse ömür boyu ilaç kullanmak zorunda kalacaktı ama şimdi bir süre içmesi yeterli. Ayrıca bu hastalığı, sigarayı bırakınca algıladı çünkü sigarayı bıraktıktan 2-3 ay sonra ciğerler tam olarak temizleniyor ve sigara kullanırken bloke olmuş bazı bölgeler yeniden işlev kazanıyor. Böylece sigara kullanırken algılayamadığınız bu olayı, ciğerleriniz temizlenince anlıyorsunuz. Sadece sigara değil, her tür tütün barındıran maddeler(puro, pipo vs.) bu hastalığa neden olabiliyor. Bu konuyu bu kadar uzatma nedenim, okuyanların sigara içen yakını varsa ya da kendi içiyorsa bir an evvel bırakması ve bıraktırması için bir fikir oluşturmak. Çünkü benim babam şans eseri sigarayı bırakma kararı almasa, bu olay daha da ilerleyecek ve iyileştirilemez bir hale gelecekti. O zaman ne yapardım, bilemiyorum.
   Kimsenin kendini güçlü hissetmesi, çevresine "hava atması" için sigaraya ihtiyacı yok. "Çok derdim var, sigara bana iyi geliyor,"  asla bir sebep değil. Ben babamı sigara yüzünden kaybedebilirdim, bu iğrenç şey yüzünden yakınlarını kaybeden milyonlarca insan var. Buradan tüm kalbimle söylüyorum, siz onlardan olmayın.
  Diğer konu olarak, yardıma muhtaç insanlar için para biriktirmeye karar verdim. Dilenciler meyilim var dediler, doğru mu? doğru. Onları gördüğüm her seferinde  içim sızlıyor, ama artık daha seçiciyim çoğunun duygu sömürüsünü yaptığını tekrar edip para vermeden geçiyorum yanlarından. Ama başka bir yanda yaşını başını almış adamların mendil sattığını görüyorum, o zaman nasıl üzülmem? İnanın içimden onlara ev tutmak,iş bulmak ya da en azından torunlarını okutmak geçiyor fakat ki hala babasından harçlık alan ve kendi evini tutamayan biri için bunlar hayal. Yine de sırf onlar için para biriktirmeye karar verdim, ciddi bir miktar olunca gidip vermeye karalıyım. Bu gün çok mu depresifim ya?

                                                                                  -Öptüm, Kupa Kızı.

6 Eylül 2011 Salı

kilo,yeni biri,kopuk yaşam tarzı,annem, diyet. tamam sustum ben.


şöyle ki kendimi bildim bileli kilolu olduğumu biliyordum ama bu sefer önümü alamadım yaa dün geçen hafta almış olduğum şortun içine giremedim yani bir insan bir haftada o kadar kilo nasıl alabilir anlamıyorum ki.sırf şort da değil hiçbir kıyafetim olmuyor dün dışarı çıkacaktım baktım bir bok olmuyor tabi ki ilk yardım dolabıymışcasına annemin dolabına koştum buldum bir pantolon giydim peki annem ne dese beğenirsiniz "ya aptal kovboy al sen onları giy o pantolonlar bana bol geliyor"  ya hangi ana evladına bunu der psikolojim bozuldu yaaa kadın bin saat resmen ben senden zayıfım hehe diye hava attı. sonra ben üzülünce de önümde gülme krizlerine girdi ben daha da delirdim.yok yok hayır o kilosunu takan kendini beğenmeyip her ayna karşısına geçtiğinde ağlayan ergen kesimden değilim sadece çok kısa sürede bu kadar kilo almam çok tuhaf ,garibime gidiyor bir de yeni aldığım şortun olmaması koydu biraz o kadar.bir de diyet mevzusu var normalde herkesin diyeti pazartesi başlar ve salı biter bende pazar gecesi yatakta uyumadan önce yarın diyete başlanacağı konusunda karar kılınıyor ve sabah uyanıldığında bir sürü çikolata yeniyor yani bu durumda diyet pazartesi başlamadan bitiyor. o tarz çapsızım yani.neyse ben bunları sorun etmiyorum siktir et (çok az ediyor olabilirim o ayrı).

şöyle ki kuzenim(20 yaşında olanı yaa benim 9 kuzenim var bence çok fazla) bana birini bulmuış mükemmel biri yani çıkmamız,aramızda bir şey olması çok imkansız bence ama hastası oldum ben 16 yaşında itü de konservatuar okuyor(brrakmak zorunda kalmış o ayrı) fransızca biliyormuş(fransızcanın bende yeri çok başka hep öğrenmek istedim olmadı ama bir gün öğreneceğim.biliyorum.) fransız ayakkabıları giyiyor,bazen papyon takıyor. profesyonel fotoğraf çekiyor,müzik yapıyor vee böyle şirin şirin yuvarlak gözlükleri var. 16 yaşında olmasına rağmen 20 yaşında gösteriyor (belki daha fazla).hiç yakışıklı değil ama aşırı şeker çok sevimli.tamam henüz gerçekte görmemiş olabilirim ama fotoğraflarını saatlerce incelemişliğim var.veeee kısa bir süre içinde buluşacağız :)   (en azında kanka falan oluruz ya bana o bile yeter muhtemelen)
dün içtim ama sarhoş olmadım, çapsıza mesaj atmadım. şey pardon dünya tersine mi dönüyor ? tekila,votka,şarap,bira içtim başka bir şey bulsam daha da içerdim ya taksimde takıldığımız mekanın solistiyle bile kanka oldum adam " aptal kovboy ne çalalım sen söyle"diyor paso hayat böyle baya güzel her gece orda burda gelsin içkiler gitsin içkiler falan tarzı ama acı bi gerçek var okulla açılıyor yeni ortam yeni inasanlar muhtemelen iğrenç olacak ve karar aldım bir iki kişi dışında yeni okulda arkadaş edinmeyeceğim ve kendimi sanata adayacağım.



ya o değil de annem sabahın köründe beni uyandırdı (bir de ben 5te yatmışım o da beni erken uyandırıyor yuh ya) ve ağzında çıkan cümle "aptal kovboy uyan can bonomo tvde" yaa anne dedim saçmalama olsa bugün bilmez miyim yok dedi var kalktım baktım o değil.sonra o saatte uyanmanın da verdiği sinirle bağırdım"her şapkalıyı can sanma yaaaaaa!"   (adam cana baya benziyordu o ayrı)

ve yarın diyete başlıyorum yok bu sefer kesin bir ayda 20 kilo vereceğim (olursa). elma diyeti yapacağım elmadan başka hiçbir şey yemeyeceğim.

oldu o zaman.                                                                                            
                                                                                                            aptal koyboy*

4 Eylül 2011 Pazar

İtiraf ediyorum Vol.1 - Benim Avrupa'da Tütün Saran Kız'a Yaptıklarımı, Hitler Yahudiler'e yapmadı

   Yeni bir seri başlatıyorum! bizimkiler ne itiraf etmek isterlerse burada edebilirler. Ben bugün;
"Benim Avrupa'da Tütün Saran Kız'a Yaptıklarımı, Hitler Yahudiler'e yapmadı" diyeceğim. Peki neden?
 ATSK, bizim okula 3. sınıfta geldi. Gelir gelmez birini ispiyonladı tabii. Ben de sinir oldum. Ama "büyüklüğümü" göstererek yanına gittim. O zamanlar bir sınıfın kabadayısı, bir grup başkanıydım.
-İstersen bizimle oynayabilirsin. ( Gerçek düşünce: Şimdi oynamam derse geçiririm ben buna. İspiyoncu. Yağcı.)
-Yok ben Sarışın'la kalacağım, çünkü onlarla buraya geldim. (Gerçek düşünce:Oynamıyorum lan var mı?!!11!!bir! )
-O zaman bi daha bizimle hiç oynayamayacaksın,hıh ( Gerçek düşünce: Bunun gerçek düşüncesi yok şimdi, şak diye söylemişim.)
 Ama Naylon Prenses'in öncülüğünde ATSK bizim gruba girdi, iyi ki de girdi. Küçüklükten beri hiç bir zaman normal bir grup olamadık. Hep saçma hareketler yapardık yine de en popüler ve eğlenceli olanlar bizdik; bu mezun olana kadar sürdü. Bana göre de kimse bizim kadar eğlenememiştir. Her neyse, konuya dönelim. Biz ATSK ile altıncı sınıfa kadar yakın değildik. Yedide sınıflar karıştı ve biz aynı sınıfa, sınıfta birbirini en iyi tanıyanlar olarak aynı sıraya düştük. Üzerine aynı dersaneye yazılmıştık. Kısaca ATSK'yı annemden babamdan çok görür durumdaydım ve bir ara resmen karı koca gibiydik. Ben onunla dalga geçen, sırayı kağıtları hatta ATSK'yı boyayan, hem yapmadığım ödevleri hem de sınav günlerini ATSK'dan öğrenen, onun kafasına silgi tozları, su ve şaplak atan bir organizmaydım. O da beni toparlayan, kendi sınav günlerini yazarken bana yazan, hoca ödevi okumamı istediğinde kağıdı önüme süren, beni her daim affedip yola sokmaya çalışan şefkatli ATSK'ydı işte. Hatta bir gün okula geldiğimde insanlar bana "Matematik sınavına çalıştın mı?" derlerken şaka yaptıklarını düşündüm. Sonra gerçekten sınav olduğunu öğrenince ATSK'ya "Bana nasıl söylemezsin!" diye bağırdım, bütün gün kavgalı kaldık. Sınav gününün açıklandığı gün de sınıftaydım yanlış anlaşılmasın. Şimdi başlayalım, gerçekten ATSK'ya ne yaptığıma.
1. Üstüne Çamaşır Suyu Sıktım: Hayır, o sinirlenince karısına kezzap atanlardan değildim. Aslında bir karım bile yok ve olmasını istemiyorum zaten, aman Allah korusun.Gerçekten isteyerek olmadı, ama aynı zamanda isteyerek oldu. Ben oda parfümü sanıp ATSK'ya sıktım. (Neden oda parfümü sıktın derseniz, taaamaaameeeennnn dostça duygular içerisindeydim. Yani bir arkadaşımın güzel kokmasını sağlıyordum) Aslında sadece ATSK'ya değil, bütün odaya hatta müdür yardımcısının bilgisayarına bile sıktım. (Valla salağım ben ya. Ama bilgisayara bilerek sıkmadım yani.) Bir yarışmaya hazırlanmamız için müdür yardımcısının odası bize verilmişti. Herkes çalışırken ben insanlara "oda parfümü" sıkıyordum. (Sonra müdür yardımcısının odasında gizli kamera olduğunu öğrendim ve feci götüm tutuştu. Çünkü o odada -hani şu minik zıplayan toplar var ya- duvarlardan pclere çarptırarak top sektirmiş, arkadaşıma bütün odaya ve bilgisayarlara çamaşır suyu sıkmış, geç kağıtları ve izinli raporları çalmış, bilgisayarda bana ve arkadaşıma yazmam için verdikleri yazıyı diğer kişiye verip odaya başkalarını sokup sohbet etmiştim.) Yine konudan saptım, sonra herkes "Burası çamaşır suyu kokuyor ya hımmffss hımmffss" dedi ve gerçekten çamaşır suyu çıktı. Hangi zeka oda parfümünün içine çamaşır suyu koyar onu da çözemedim. Ama o gün ATSK gözlük takmamış olsaydı, bugün çok daha kötü şeyler olabilirdi bu yüzden ona cidden özür borçluyum. Nasıl o kadar salaktım bilemiyorum ama o da elinde şişe bütün okulda beni kovalayarak birazcık da olsa eşitlenmemizi sağladı. (Tabii sonunda beni yakaladı ve her yerime sıktı, akşama kadar Hint fakirleri gibi gezdik. Sonra bembeyaz leke olan formaları atıp yenilerini aldık.)
2. Hoşladığım Çocuğa Artık Ondan Hoşlanmadığımı Kanıtlamak İçin ATSK'yı Ayarlamayı Teklif Ettim. Bu Yüzden Çocuk Hala ATSK'nın Ondan Hoşlandığını Sanıyor: Bu harbi itiraf oldu, üzgünüm ATSK.
3. Onu Bakırköy'ün ortasında önce şişeyle ıslattım, sonra kafasına vurup yerde yuvarlanmasını sağladım. Bundan pişman değilim. Gayet de eğlenceliydi, iyi ki de yaptım.
4. Okulun ortasında onu tokatlayıp kaçtım, sonra ödeşmemiz için karşıma gelip ATSK bana tokat attığında yine tokat attım ve onu ağlattım: Çok konuşuyordu. Gerçekten ama. ATSK'nın konuşmasını hiç dinlemediniz. Haftanın her günü onunla geçiyordu. Ve son bir aydır saçma sapan şeyler için bana herkesin ortasında bağırıyordu, ki bu iğrenç bi şey. Öyle cırtlak bir sesi var ki, konuşup kendinizi savunamıyorsunuz çünkü aralıksız konuşuyor, laf sokuyor. Bu sırada garip el hareketleri yapıyor. Bir de beni neden azarlamaya başladı söyleyeyim, mezuniyet için yürüyüş provasındaydık. Bizden o gün ne giyeceğimizi getirmemizi istediler çok mu açık kontrol etmek için. Bizim sınıftaki kızlara dönüp "Ben getirmeyeceğim." dedim. ATSK; "Nasıl getirmezsin! Böyle bir şey yapamazsın, getirmemiz gerek... bıdı bıdı. Gerisini dinlemedim zaten. Sadece bana bakarak bağırıyor ve saçma hareketler yapıyordu. Ben de şak diye geçirdim, sadece sussun diye. Gerçekten refleksti ben bile şaşırdım. Herkes şaşırdı donup kaldı. Ben de fırsat bilip koşmaya başladım. ATSK benim peşimden koşarken onu durdurmak için Şemsiye geldi ama ATSK kızın bileğini öyle bir çevirdi ki bileği şişti. Neyse sonra okulun içinde bir grup kız ATSK'yı kafesine sokmaya çalıştıkları maymun gibi dizginlemeye çalışırken (bu benzetme tam oldu) ben de kaçmadım. Sonra boş anımda bana tokat attı. Herkes "ödeştiğimizi" düşünerek bir şey yapmamamı bekledi ama ben yine tokat attım. Sonra dolabın içinde ATSK'yı ağlarken buldum. (Bizim sınıftaki dolap harikaydı, içinde uyurduk bile. Hatta ben derste onun içinden çıktım) O zaman pişman oldum, çünkü onu yaraladığımı hiç düşünmemiştim. Tokat atmışın hayvan, nasıl yaralamadın diyebilirsiniz ama biz zaten her kavga ettiğimizde birbirimizin koluna filan vururuz, yine öyle sanmıştım. Ki canın mı yandı yoksa böyle yapmam mı seni kırdı deyince ikincisi deyip kapıyı kapamıştı. Bu yüzden de senden özür dilerim ATSK, en azından ikinci seferde sana tokat atmamalıydım.
5. Her Derste Kafasına Silgi Attım, Sırasına Su Döktüm: Bunlar benim gibi bir insan için normal karşılanmalı. Derste  o kadar çok silgi parçasını kafasında biriktirmiştim ki, fen hocamız ATSK'ya kafasında beyaz böceklerin cumhuriyet kurduğunu sanarak baktı. Sonra ben gülünce, kendi kendine gülen deli diye bakmaya başladı. Oturduğu yere haftada bir su döktüm. Ama bu o kadar da kötü değildi, bizim sınıftakilerin beni sıraya yapıştırmışlığı vardır.
6. Ataköy'de Bahçe Hortumuyla Donuna Kadar Islattım: Aslında bunu o başlattı, hatta beni donuma kadar ıslatan da oydu ama yazmazsam içim rahat etmezdi. 
7. Hayali Olan Meslek Hakimlik İçin, "Senden Hakim Makim Olmaz Bi Bok Olamazsın" Dedim: Biliyorum ki bu onu çok kırdı. O anda gayet ciddi ve inanarak söyledim yalan yok. Bazı şeyleri hiç sorgulamadığını düşünüyorum, ki hakimliğin en önemlş özelliği sorgulamak olmalı. Yine de hatalıyım biliyorum, kimsenin geleceği hakkında hele ki hayali olan meslek hakkında atıp tutma özgürlüğüm yok.
8. Sokakta Saç Saça Baş Başa Kavga Ettim:  O gün biraz kaşınmış olabilirim. Doğru hatırlıyorsam şöyle oldu:
K.K: ATSK'yı alıp şu basket potasına sokalım ve orada bırakalım kuşlar yesin
ATSK: (Aslında onun ne dediğini hatırlamıyorum boş verelim)
Ama tokamı alıp yere fırlattığını hatırlıyorum. Ben de her hafta 2 toka kaybeden ve kıran biri olarak toka kıtlığı içinde, açık saçtan pişerek ona bağırdım bi de galiba ayağına bastım. O da "Beni tırmıkladı." Gerçekten tırmıkladı, ATSK'nın en önemli iki özelliği susmaması ve insan tırmıklamasıdır. Bıktım artık ya, kolumda izler vardı bir ara tırmıklanmaktan. Neyse biz bundan sonra bildiğimiz saçları filan çekerek tam bir "mahalle kavgası" yaşadık ki, en nefret ettiğim şeydir. Binlerce kere şükürler olsun ki yanımızda sadece bizimkiler vardı.
   Bütün bunlar için senden özür dilerim. Tabi bir de senin bana yaptıkların var. Ya da beraber yaptığımız onca güzel ya da kötü şey. Hepsini yazsam ömrüm yetmez ve ben de ömrümü buna adayamam. Ne olursa olsun seni çok seviyorum, sen kağıt değiştirdiğim, bitiremediğin biranı bitirdiğim, evimden kovduğum, sokak ortasında bağırıp tokatladığım, her zaman koşulsuz güvendiğim ATSK'sın. Kardeşimsin ve seni hiçbir şeye değişmem.Bir anda seni melek kendimi şeytan yaptım ama normalde bu kadar kötü değilim ya. Neyse çok uzun oldu zaten, bitiriyorum- Öptüm K.K