Bu Blogda Ara

3 Ağustos 2012 Cuma

yalnız bıraktınız pislikler

çok ezik kaldım ben oralarda.sizin haberiniz yok tabi.tek bıraktınız beni. bak sizi http://aptalkovboyy.blogspot.com/ 'a çok fena bekliyorum.kahveleriniz falan da hazır hani.bir gelmenize bakar.

hatırlatma: e-mail >>> aptaldörtlü@hotmail.com .    aklınızda olsun diye diyorum.kocccaman öptüm bak.



                                                                                       aptal kovboy*

13 Haziran 2012 Çarşamba

Ne hakkında yazacağımı... Buldum

  Şu aralar en çok hissettiğim şey yalnızlık. Hatta bunun için şiir bile yazdım ama bence kimse görmemeli. Saat sabahın üçü ve ben açım. Seçeneklerim bilgisayarı kapayıp uyumak, tıkınmak ve ya resmime devam etmek. Doğru seçenek, hiç birini yapmayacağım.
   Küçüklüğümden beri birinden hoşlanmadan duramam. Hani hiç olmadı dizilerdeki karakterlerden hoşlanıyordum o derece maldım. (Arada hala yapıyorum) O kadar zamandan sonra şu an kimse yok, hiç kimse. O boşluğu size anlatamam, bazen çok güzel geliyor. Hatta belki de dünyadaki en eğlenceli ve özgürce şey gibi, tek olmak. Niye böyle programlandım bilmiyorum ama bu düşüncelerim en fazla 5 saniye sürüyor. Düşünecek birini istiyorum, bünyem istiyor. Hayat amacım yok oluyor sanki, ki zaten yok nereye yok olsun. Ya da var mı lan? Şu pin kodu mu ne var ya, orada "çevrenizdeki insanların hayatını güzelleştirmek çıktı. Boşuna "içelim güzelleşelim" demiyorum, kanımda var işte. Evet saçmalamaya geldim bundan sonra da hep bu şekilde yazmayı planlıyorum aslında. Neyse, hepinize iyi geceler öpücüğü yolluyor ve kaçıyorum
                                                                                                        -KK.

10 Haziran 2012 Pazar

Bir sorum olacaktı

   Sizce kendinden küçük bir çocuktan hoşlanmak caiz midir? çocuk büyük dursa, uzun olsa, sizden bi yaş büyük kızlarla çıkmış olsa, fikirleriniz uyuşsa ve yakışıklı olsa bile? Kafam çok karışık bloggerlar yorumlarınızı bekliyorum

2 Haziran 2012 Cumartesi

Mim varmış!

Sevgili Enes bizi mimlemiş. O zaman çok teşekkürler ediyoruz ona burdan, annesine babasına ve hala kızına selam ediyoruz.
  
   Mimin konusu bizi mutlu eden şeylermiş. hmm. Beni neler mutlu ediyor lan? Çikolata? Kıvanç Tatlıtuğ? Tamam ben size bir sıralayayım.
Yürümek:
  Yok hani cidden mutlu ediyor, kendime geliyorum. Ama trigliserit attığım için de olabilir. Ya da kilo verdiğimi düşündüğüm. Çok yürürüm, bu sene pek yürüyemedim fakat ki kışın acısını yürüyerek yazın iyice çıkaracağım
Resim Yapmak:
  Aslında şu an aklıma almam gereken yağlı boya takımı, ince ve orta fırça ayrıca 2 adet büyük tuval, onların masrafı geldi ve içime oturdu kamp kurdu. Olsun canım şey yaparız, biten boyalardan alırız. Yaa ama var ya tek renk küçücük boya 4 lira tabi bu ülkede sanatçı yetişmez
Dans Etmek:
  Dansımı görmenizi isterim gerçekten. Güzelliğinden değil, saçmalığından. Eğleniriz ama gelin siz beraber ederiz hatta bir ara
Kitap Okumak:
  Bayağı severim okumasını, çoğu insan tipimden beklemez belki. Hatta sınav zamanı kitap okumaktan sınava çalışamıyorum o yüzden sınav zamanı almıyorum. e benim yılda 8 hafta sınav haftam var? Al sana bu ülkede neden kitap okunmuyor bunu da açıkladım (Kendimi yine de muaf tutuyorum ha)
Arkadaşlarımla Olmak:
  Bu belki de başta olmalıydı. Arkadaş takıntım var benim. Onlarsız yapamam gibi hani, bir şey olduğunda ilk onları ararım her şeyimi anlatırım. Bir kaç tanesini kendimden çok severim elimden geleni yaparım. Tabii bir araya gelince komedi programı tadına geldiğimiz bir grubumuz var, aptal dörtlüyü de barındıran. Herhalde beni en mutlu eden şey bu
Şiir Okumak/Yazmak:
  Yazma konusunda o kadar iyi değilim herhalde ama okumayı çok severim. Kitaplığımın bir bölümü sadece şiir kitabı, çoğu ezberimde. Mutsuz olduğumda da açtığım ilk şey de Özdemir Asaf. Şu aralar da hafif bunalımdayım aslında. Neyse.

                     mim için Enes'e çok teşekkürler, öpüyorum KupaKızı

27 Mayıs 2012 Pazar

Yoktum ama hayatım devam etti yani

  Hmm tahminimce bir ara hoşlandığım çocuğun sevgilisinin yanında çocuk için "ayy çok tatlı ayy ay el salladım ya yupiii" diye bağırmamı, kızın da "Yalnız o benim sevgilim" demesini, sonra olayı unutturmak için başka bir çocukla çıkıyor gibi yapmamı ama o çocuğun  da gerçekten çıktığımızı zannetmesini biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız da öğrendiniz, hayırlı olsun.

 
   Olaydan bir süre sonra, üst sınıflardan bir kız arkadaşıma gidip "Şu kızın adı ne? hmm hoş kızmış" dedi. Tam bi hafta sonra, aynı kız bu sefer sevgilim olup olmadığını sordu. Yine tam bi hafta sonra tuttu beni "arkadaşım senden hoşlanıyor" diye çocuğu gösterdi. Ben de "ee gelsin tanışalım" dedim. Sonuçta "Arabası var mı? Babası ne iş yapıyor? Çiçeğini de alsın ailemden istesin" de diyebilirdim ama dememişim. Çok mantıklıca olmuş bu.
  Neyse efenim ondan bir mi iki mi kaç hafta sonra yine bir cuma günü (olaylar hep cuma oldu yemin ediyorum kaderim cumaya yazılı) geçmiş doğum günümü kutlamak amacıyla arkadaşlarla Taksime gittik, kafaları çektik beraber. Sonra bir kaç kişi olayı abarttı, en son bir kız merdivenlere oturup "yupiiii" diye bağırarak aşağı kaymaya çalışıyordu. Tamam ben de biraz kötü olmuş olabilirim ama ben bile o kadar olmadım inanın ya.Neyse daha sağlam olanlarımız tuttu bizi ortak bir yere götürmeye çalıştı. Sonra "Okula gidelim oradan bir şekilde dönerler" dediler ve ayık olmama rağmen "sen kaybolursun" diyerek boşu boşuna okula götürdüler.
    Okulda şu benden hoşlanan çocuk da vardı. (Ona Alman desek olur mu? Annesi Rus babası Sırpmış ama ben neden Alman dediğimi anlatacağım) Biri arkamda "merhaba Kupa Kızı" dedi. Bir an algılayamadım arkama döndüm, aha çocuk, tekrar önüme döndüm. Allahım ne kadar ameleyim ya. Sonra tekrar arkamı döndüm "Sen de tam zamanını buldun ama ya" dedim gülerek, o da "Biliyorum içmişsiniz" dedi. Nerden anladın diye sordum, "Arkadaşlar söyledi bir de çok belli baksana gözlerin kayıyor" dedi. Bir de ben içince ağzımı yayarak konuşuyorum, Yıldız Tilbe'ye benzetiyorlar ki ben iyi olduğumu hissetsem de "Kuyruklu yıldız bile ağzından daha az kayıyor be" tarzı iğrenç espriler duyuyorum. Her neyse oradan eve gittim ve sarhoş olduğumu çaktırmama deryası başladı ben de. Akşam misafir vardı, babam "Sen de şarap içersin değil mi" diye sorduğunda "Yok hayır cıks vallahi olmaz" dememle "Dışarda mı içtin kız" demesi bir oldu ama adam şaka yapıyormuş. Bir anda nabzım 100e fırladı yemin ediyorum.
   Hikayemizin devamı da var sevgili okuyucular, ama sınav haftamdayım bitsin sizinleyim. Bir hafta dayanın hepinizi öpüyorum
                                                                                                             -KupaKızı

30 Mart 2012 Cuma

Seni Seviyorum

  Ve sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Geçemem zaten, olayın kötü yanı bu bence. Seni sevmekten vazgeçemem. Her gün kalbimdeki boşluğu doldurmak için elime bir fırsat geçiyor ve ben bile bile yine seni seçiyorum.
  Gidebilsem keşke. Bambaşka bir yere, farklı bir ülkeye, farklı bir dile, farklı insanlara. Yapamıyorum ya, yapamıyorum işte. Hoş senden vazgeçebilsem de gidebilir miyim tartışılır. Neden bu kadar bağımlıyım ki sana? Ve sen neden bu kadar bağlı olduğumu düşünüyorsun ki sana? Böyle düşünmen de sinirimi bozuyor, güçlü durmak istiyorum anla işte. Sadece dünyaya göstermek için senden geçmiş numarası yapabilirim ama bu beni öldürür. Gitme be, ben git desem de kal sen. Ben "güçlüymüş gibi" gözükeyim, sen gitme. Kalbini kırmak istememiştim ama kırdım işte, hep yaptığım şey değil mi? İyi oldu diyorum bazen, gerçekten iyi oldu. Söyleyemediğin her saniye yüreğinde patlıyor çünkü.
  Merak ediyorum neden tek olamıyorum ben. Neden kendim harici herkesi seviyorum. Onlar gittiğinde kafayı yiyorum, ruhumun cesedini bedenimde taşıyorum. Gerçekten zor, seninle de yapamıyorum sensiz de. Gitmesen be, gitmesen

27 Mart 2012 Salı

Çocuğun sevgilisinin yanında çocuk için "çok tatlı yaa" diye bağırmayın bence

  Şimdi şöyle ki, benim semtimin iki tane servisi var ve benim arkadaş olduğum insanlar o diğer serviste. Son sınıflar okula gelmeyince servisler boşaldı, ben de diğeriyle gideyim dedim. Eskiden bana yazan ama benim "yazamadığım" bir çocuk vardı, el salladım ona. Sonra da bağırdım "Oğluuuum el salladım laaan çok tatlı yiaa" diye. Sevgilisi o servisteymiş, dönüp "yalnız o benim sevgilim" demiş, duymadım. İnsanlar beni susturup olayı anlattılar. Kızdan özür filan diledim. Direk çocuğa mesaj attı aten. Aşırı rezil oldum oğlum ya. Hadi onu geçtim bizim mallar "başkasıyla çıkıyo gibi yaparsan bişey olmaz" diye, birini buldular.
  Sadece sarılarak yürüyeceğiz filan, onlar da görecek. İlk turda o çocuk (Hadi adı nehir olsun) da okulun çevresinde dönüyormuş ve ikimiz de aynı yönde döndüğümüzden bizi göremedi. İkinci de "Çocuk kantinin önünde oğluum" diye bağırdılar, kantinin içindeymiş görmedi. Üçüncü de elma yiyordum, zorla dışarı çıkardılar çıkıyormuş gibi yaptığım çocukla(onun adı da aslı olsun. İkisininki de kız adı oldu ama bağlantı kurarsanız gerçek adlarını bulabilirsiniz. Şey gibi hani işte "iyi bir çocuk olursanız şirinleri görebilirsiniz.") yine görmedi. En son "Yeter ulan tek gezeceğim" diye Aslı'yı yanıma almadım, bahçede direk Nehir'le gözgöze geldim. "Aslı'yı bulun oğluum" yaptım, çocuğu getirdiler baktım ortada Nehir yok. Sıkıldım "kadere sıçayım ne bok olursa olsun " diyerek uzaklaştım, Nehir'in en yakın arkadaşını gördüm. ama galiba Nehir'in sevgilisi bizi görmüş. Tabi onlar görsün diye Aslı'yla dipdibe dolaşırken müdür de aralarında olmak üzere bir çok hoca, "görmemesi gereken insan tipi" bizi seyretti. Çocukla çıkmıyorum ama okulda hocalara sorsak "hangi öğrenci biriyle çıkıyor" diye, ilk beni söylerler. Böyle mal haller. Aslı da gerçekten çıktığımızı falan düşünmeye başladı, çocuk tam bir öküz bi dahaki postta yaptığı öküzlükleri de anlatacağım. Ayrıca Nehir'in sevgilisi Aslı'yla çıkmadığımızı gayet anladı ikinci günde. Söyleyeceklerim bu kadar efenim, hepinize iyi akşamlar
-KupaKızı